En Çok Kullanılan İngilizce Fiiller, Anlamları, Okunuşları ve Örnek Cümleler
İngilizce öğrenmenin en büyük kısmı belki de fiilleri öğrenmektir. Kelime bilgisi olmadan gramer kurallarını bilmek insanların kendini ifade etmesi için yeterli olmayabilir. Biz de bu yüzden sizinle en çok kullanılan fiilleri paylaşıyor olacağız.
İngilizce öğrenmenin en büyük kısmı belki de fiilleri öğrenmektir. Kelime bilgisi olmadan gramer kurallarını bilmek insanların kendini ifade etmesi için yeterli olmayabilir. Biz de bu yüzden sizinle en çok kullanılan fiilleri paylaşıyor olacağız.
İNTER İNGİLİZCEİNGİLİZCE KONUŞMA UYGULAMASI
- Amerikalı native eğitmenlerle,
- Seviyene uygun programla,
- Seçtiğin eğitmenle seçtiğin saatte,
- Konuşmak istediğin konuyla,
- Her ders sonrası değerlendirmeyle
- İNGİLİZCE KONUŞMAYA BAŞLA!
En Çok Kullanılan İngilizce Fiiller Listesi
En çok kullanılan İngilizce Fiiller Listesi hem Türkçeleri hem de okunuşları ile aşağıda paylaşılmıştır.
İngilizce Fiiller | Okunuşu | Anlamı | |
1 | to be | tu-bi | olmak |
2 | have | hev | sahip olmak |
3 | do | du | yapmak |
4 | say | sey | söylemek |
5 | go | go | gitmek |
6 | get | get | almak |
7 | make | meyk | yapmak |
8 | know | nov | bilmek |
9 | think | tink | düşünmek |
10 | take | teyk | almak |
11 | see | sii | görmek |
12 | come | kam | gelmek |
13 | want | vant | istemek |
14 | look | luk | bakmak |
15 | use | yuus | kullanmak |
16 | find | faynd | bulmak |
17 | give | giv | vermek |
18 | tell | tel | anlatmak |
19 | work | vork | çalışmak |
20 | call | kol | aramak |
21 | try | tray | denemek |
22 | ask | ask | sormak |
23 | need | niid | ihtiyaç duymak |
24 | feel | fiil | hissetmek |
25 | become | bikam | olmak |
26 | leave | liiv | ayrılmak |
27 | put | put | koymak |
28 | mean | miin | anlamına gelmek |
29 | keep | kiip | tutmak |
30 | let | let | izin vermek |
31 | begin | bigin | başlamak |
32 | help | help | yardım etmek |
33 | talk | tolk | konuşmak |
34 | start | start | başlamak |
35 | show | şov | göstermek |
36 | hear | hiyır | duymak |
37 | play | pley | oynamak |
38 | run | ran | koşmak |
39 | move | muv | hareket etmek |
40 | like | layk | beğenmek |
41 | live | liv | yaşamak |
42 | believe | biliiv | inanmak |
43 | hold | hold | tutmak |
44 | bring | bring | getirmek |
45 | happen | hepın | olmak |
46 | write | rayt | yazmak |
47 | provide | provayd | sağlamak |
48 | sit | sit | oturmak |
49 | stand | stend | ayakta durmak |
50 | lose | luus | kaybetmek |
51 | pay | pey | ödemek |
52 | meet | miit | buluşmak |
53 | include | inkluud | kapsamak |
54 | continue | kontinyu | devam etmek |
55 | set | set | kurmak |
56 | learn | lörn | öğrenmek |
57 | change | çenc | değiştirmek |
58 | lead | liid | önderlik etmek |
59 | watch | votç | izlemek |
60 | follow | folov | takip etmek |
61 | stop | stap | durmak |
62 | create | kreyt | yaratmak |
63 | speak | spiik | konuşmak |
64 | read | riid | okumak |
65 | allow | elouv | izin vermek |
66 | add | ed | eklemek |
67 | grow | grov | büyümek |
68 | open | opın | açmak |
69 | walk | volk | yürümek |
70 | win | vin | kazanmak |
71 | offer | ofır | teklif etmek |
72 | remember | rimembır | hatırlamak |
73 | love | lav | aşık olmak |
74 | consider | konsidır | göz önünde bulundurmak |
75 | appear | epiyır | ortaya çıkmak |
76 | buy | bay | satın almak |
77 | wait | veyt | beklemek |
78 | die | day | ölmek |
79 | send | send | göndermek |
80 | expect | ekspekt | ummak |
81 | build | biıld | inşa etmek |
82 | fall | fol | düşmek |
83 | cut | cat | kesmek |
84 | reach | riiç | ulaşmak |
85 | kill | kil | öldürmek |
86 | remain | rimeyn | kalmak |
87 | suggest | saccest | önermek |
88 | raise | reyz | yükselmek |
89 | pass | pes | geçmek |
90 | sell | sel | satmak |
91 | require | rikuayır | gerektirmek |
92 | report | riport | raporlamak |
93 | decide | disayd | karar vermek |
94 | pull | pul | çekmek |
95 | understand | andırstend | anlamak |
96 | push | puş | itmek |
97 | die | day | ölmek |
98 | advice | edvays | tavsiye etmek |
99 | fly | fılay | uçmak |
100 | act | ekt | rol yapmak |
İngilizce En Çok Kullanılan Fiiller ile Cümle Örnekleri
Şimdi de yukarıda verdiğimiz fiiller ile aşağıda cümle örneklerini ve bu örneklerin Türkçelerini sizinle paylaşıyoruz.
İngilizce Fiiller Okunuşu Anlamı
1 to be tu-bi olmak
Örnek Cümle: I am very nervous about my tomorrow exam.
Anlamı: Yarınki sınavım için çok gerginim.
2 have hev sahip olmak
Örnek Cümle: They have a new flat and they invited us.
Anlamı: Onların yeni bir apartman dairesi var ve bizi de davet ettiler.
3 do du yapmak
Örnek cümle: Do you do your homework regularly?
Anlamı: Ödevlerini düzenli olarak yapıyor musun?
4 say sey söylemek
Örnek cümle: I didn’t say anything bad to you.
Anlamı: Ben sana kötü bir şey söylemedim.
5 go go gitmek
Örnek cümle: We go to London each summer to visit our grandparents.
Anlamı: Biz her yaz Londra’ya büyük anne ve babamıza ziyarete gideriz.
6 get get almak
Örnek cümle: I’m going to make myself a sandwich and get back to work.
Anlamı: Kendime bir sandviç yapıp işe döneceğim.
7 make meyk yapmak
Örnek cümle: Drowning your sorrows in your dreams will only make you feel worse in the long run.
Anlamı: Üzüntülerinizi rüyalarınızda boğmak sizi uzun vadede daha kötü hissettirecektir.
8 know nov bilmek
Örnek cümle: Jim did not know, but he would not tell her anything.
Anlamı: Jim bilmiyordu ama ona hiçbir şey söylemedi.
9 think tink düşünmek
Örnek cümle: My teacher is so near to me that I scarcely think of myself apart from her.
Anlamı: Öğretmenim bana o kadar yakın ki kendimi ondan ayrı düşünmüyorum.
10 take teyk almak
Örnek cümle: My parents at once determined to take me to Cambridge to see if anything could be done for my legs.
Anlamı: Ailem hemen bacaklarım için bir şey yapılıp yapılamayacağını görmek için beni Cambridge’e götürmeye karar verdi.
11 see sii görmek
Örnek cümle: I can see plenty of nice gardens and fields down below us, at the edge of this city.
Anlamı: Ailem hemen bacaklarım için bir şey yapılıp yapılamayacağını görmek için beni Cambridge’e götürmeye karar verdi.
12 come kam gelmek
Örnek cümle: “Come here,” said the little man, and took her to one of the corners of the building.
Anlamı: “Buraya gel,” dedi küçük adam ve onu binanın köşelerinden birine götürdü.
13 want vant istemek
Örnek cümle: Sometimes we have to accept change, if we want to move forward.
Anlamı: İlerlemek istiyorsak, bazen değişikliği kabul etmemiz gerekir.
14 look luk bakmak
Örnek cümle: Let’s look at how this happened.
Anlamı: Bunun nasıl olduğuna bakalım.
15 use yuuz kullanmak
Örnek cümle: Think of all the machines you use to do your job.
Anlamı: İşinizi yapmak için kullandığınız tüm makineleri düşünün.
16 find faynd bulmak
Örnek cümle: I find it hard to believe you wouldn’t help him if you could.
Anlamı: Mümkünse ona yardım etmeyeceğine inanmakta zorlanıyorum.
17 give giv vermek
Örnek cümle: He knew only of those things that give joy and health and peace.
Anlamı: Sadece neşe, sağlık ve huzur veren şeyleri biliyordu.
18 tell tel anlatmak
Örnek cümle: Why did you tell Molly about the books?
Anlamı: Molly’ye kitaplardan neden bahsettin?
19 work vork çalışmak
Örnek cümle: After Alison goes to work and John goes to school, my mother and I do the chores.
Anlamı: Alison işe gidip John okula gittikten sonra, ev işlerini annem ve ben yapıyoruz.
20 call kol aramak
Örnek cümle: “You can call your parents from the house,” he said.
Anlamı: “Aileni evden arayabilirsin” dedi.
21 try tray denemek
Örnek cümle: Try to stay out of the woods.
Anlamı: Ormandan uzak durmaya çalışın.
22 ask ask sormak
Örnek cümle: I just wanted to ask you a question.
Anlamı: Sadece sana bir soru sormak istedim.
23 need niid ihtiyaç duymak
Örnek cümle: You need to go home and get some rest.
Anlamı: Eve gitmen ve biraz dinlenmen gerekiyor.
24 feel fiil hissetmek
Örnek cümle: Do you think Nikky might feel left out when the new baby comes?
Anlamı: Yeni bebek geldiğinde Nikky’nin kendini dışlanmış hissedeceğini düşünüyor musun?
25 become bikam olmak
Örnek cümle: He would soon become a captain and then perhaps a great admiral.
Anlamı: Yakında bir kaptan ve sonra belki büyük bir amiral olacaktı.
26 leave liiv ayrılmak
Örnek cümle: What time are we going to leave tomorrow?
Anlamı: Yarın ne zaman ayrılacağız?
27 put put koymak
Örnek cümle: The decision was put off till at least November.
Anlamı: Karar en az Kasım ayına ertelendi.
28 mean miin anlamına gelmek
Örnek cümle: “I know what you mean,” he said,” but wouldn’t all this have come up eventually?”
Anlamı: “Ne demek istediğini anlıyorum,” dedi, “ama sonunda tüm bunlar ortaya çıkmaz mıydı?”
29 keep kiip tutmak
Örnek cümle: If he wants to keep this estate in the family, he’ll have to leave it to his sons.
Anlamı: Bu mülkü ailede tutmak istiyorsa, oğullarına bırakmak zorunda kalacak.
30 let let izin vermek
Örnek cümle: Let them say what they please, I am not going to change my clothes.
Anlamı: Ne isterlerse söylesinler, kıyafetlerimi değiştirmeyeceğim.
31 begin bigin başlamak
Örnek cümle: As civilization and technology advance, people begin to create more than they consume.
Anlamı: Medeniyet ve teknoloji ilerledikçe insanlar tükettiklerinden fazlasını yaratmaya başlarlar.
32 help help yardım etmek
Örnek cümle: Mark went out to help her carry things into the house.
Anlamı: Mark, eve bir şeyler taşımasına yardım etmek için dışarı çıktı.
33 talk tolk konuşmak
Örnek cümle: She didn’t come here to talk to me.
Anlamı: Buraya benimle konuşmak için gelmedi.
34 start start başlamak
Örnek cümle: She started feeling more comfortable with the room.
Anlamı: Odada kendini daha rahat hissetmeye başladı.
35 show şov göstermek
Örnek cümle: On Saturday we took in a Broadway show and Sunday a baseball game.
Anlamı: Cumartesi günü bir Broadway şovuna ve Pazar günü bir beyzbol maçına gittik.
36 hear hiyır duymak
Örnek cümle: It was nice to hear English spoken without a Indian accent.
Anlamı: Hint aksanı olmadan İngilizce konuşulduğunu duymak güzeldi.
37 play pley oynamak
Örnek cümle: After lunch, all three of them went outside to play ball.
Anlamı: Öğle yemeğinden sonra üçü de top oynamak için dışarı çıktı.
38 run ran koşmak
Örnek cümle: I could have run away from my mother, as I wanted to.
Anlamı: İstediğim gibi annemden kaçabilirdim.
39 move muv hareket etmek
Örnek cümle: Did he want to move out of the apartment?
Anlamı: Evden çıkmak mı istedi?
40 like layk beğenmek
Örnek cümle: I can’t imagine what he was thinking to hide a thing like that from you.
Anlamı: Senden böyle bir şeyi saklamak için ne düşündüğünü hayal bile edemiyorum.
41 live liv yaşamak
Örnek cümle: After all, he wasn’t going to live long enough for his feelings to matter.
Anlamı: Ne de olsa duygularının önemli olabileceği kadar uzun yaşamayacaktı.
42 believe biliiv inanmak
Örnek cümle: I believe he is the most handsome and the strongest of men, and he is the wisest also.
Anlamı: Onun insanların en yakışıklı ve en güçlüsü olduğuna inanıyorum ve aynı zamanda en bilge de o.
43 hold hold tutmak
Örnek cümle: Can you hold lunch for a little bit?
Anlamı: Biraz öğle yemeği yiyebilir misin?
44 bring bring getirmek
Örnek cümle: She bought the pizza and asked them whether they could bring more sauce or not.
Anlamı: Pizzayı satın aldı ve onlara daha fazla sos getirip getiremeyeceklerini sordu.
45 happen hepın olmak
Örnek cümle: No. I’m not saying it didn’t happen, but I don’t remember.
Anlamı: Hayır. Olmadığını söylemiyorum ama hatırlamıyorum.
46 write rayt yazmak
Örnek cümle: Why would a woman write her name in her underwear?
Anlamı: Bir kadın neden adını iç çamaşırına yazsın?
47 provide provayd sağlamak
Örnek cümle: Hans’s lady friends will provide all the support he needs.
Anlamı: Hans’ın bayan arkadaşları ihtiyacı olan tüm desteği sağlayacaktır.
48 sit sit oturmak
Örnek cümle: Why don’t you sit down and rest and I’ll bring you a piece of cake.
Anlamı: Neden oturup dinlenmiyorsun, ben de sana bir dilim kek getireyim.
49 stand stend ayakta durmak
Örnek cümle: If you don’t stand up and demand a change, companies keep on doing it.
Anlamı: Ayağa kalkmaz ve bir değişiklik talep etmezseniz, şirketler bunu yapmaya devam ediyor.
50 lose luuz kaybetmek
Örnek cümle: What could he do about it without losing more sleep?
Anlamı: Daha fazla uykusuz kalmadan bu konu hakkında ne yapabilirdi?
51 pay pey ödemek
Örnek cümle: She’s working at the hospital to pay for her education.
Anlamı: Eğitim masraflarını karşılamak için hastanede çalışıyor.
52 meet miit buluşmak
Örnek cümle: I want you to get your ticket and meet me at the theatre.
Anlamı: Biletini almanı ve benimle tiyatroda buluşmanı istiyorum.
53 include inkluud kapsamak
Örnek cümle: This book includes so many chapters.
Anlamı: Bu kitap bir sürü bölümü kapsıyor.
54 continue kontinyu devam etmek
Örnek cümle: “The doctor says you can come home Friday if you continue to improve,” she said.
Anlamı: “Doktor iyileşmeye devam edersen Cuma günü eve gelebileceğini söylüyor” dedi.
55 set set kurmak
Örnek cümle: The house rules had been set up to protect the children from strangers.
Anlamı: Ev kuralları çocukları yabancılardan korumak için konmuştu.
56 learn lörn öğrenmek
Örnek cümle: If his family had lived in England for centuries, why didn’t they learn to speak proper English?
Anlamı: Ailesi yüzyıllardır İngiltere’de yaşadıysa, neden düzgün İngilizce konuşmayı öğrenmediler?
57 change çenc değiştirmek
Örnek cümle: A person could change a lot in a few years, especially when they were that young.
Anlamı: Bir insan birkaç yıl içinde çok şey değiştirebilirdi, özellikle de o kadar gençken.
58 lead liid önderlik etmek
Örnek cümle: She was annoyed because she feared it would lead to unhappiness.
Anlamı: Sinirliydi çünkü bunun mutsuzluğa yol açacağından korkuyordu.
59 watch votç izlemek
Örnek cümle: Mom always told me to watch out for strangers.
Anlamı: Annem her zaman bana yabancılara dikkat etmemi söylerdi.
60 follow folov takip etmek
Örnek cümle: If he would have wanted to hurt me, he could follow me to my apartment.
Anlamı: Beni incitmek isteseydi, beni daireme kadar takip edebilirdi.
61 stop stap durmak
Örnek cümle: I would never stop you from going abroad or doing anything else you wanted to do.
Anlamı: Seni asla yurt dışına gitmekten ya da yapmak istediğin herhangi bir şeyi yapmaktan alıkoymam.
62 create kreyt yaratmak
Örnek cümle: All around the world, scientists are racing to create solutions for environmental problems.
Anlamı: Tüm dünyada bilim adamları çevre sorunlarına çözüm üretmek için yarışıyorlar.
63 speak spiik konuşmak
Örnek cümle: You have to decide if it’s important enough to speak up.
Anlamı: Konuşacak kadar önemli olup olmadığına karar vermelisin.
64 read riid okumak
Örnek cümle: Do not read popular books, instead try to choose books according to your own interests.
Anlamı: Popüler kitapları okumayın, bunun yerine kendi ilgi alanlarınıza göre kitaplar seçmeye çalışın.
65 allow elouv izin vermek
Örnek cümle: I do not allow our parents to judge my sister and would not have others do so.
Anlamı: Ebeveynlerimizin kız kardeşimi yargılamasına izin vermem ve başkalarının da bunu yapmasına izin vermem.
66 add ed eklemek
Örnek cümle: I was so tired last night I didn’t even wake up to add title to my homework.
Anlamı: Dün gece o kadar yorgundum ki, ödevime başlık eklemek için uyanmadım bile.
67 grow grov büyümek
Örnek cümle: After seeing the chicken come out of the egg, he asked: Did baby horse grow in egg?
Anlamı: Tavuğun yumurtadan çıktığını gördükten sonra sordu: Yavru at yumurtada mı büyüdü?
68 open opın açmak
Örnek cümle: Suddenly the door was opened and the missing woman came in.
Anlamı: Aniden kapı açıldı ve kayıp kadın içeri girdi.
69 walk volk yürümek
Örnek cümle: My teacher and I went to walk in the garden, and I learned about how flowers and trees grow.
Anlamı: Öğretmenim ve ben bahçeye yürümeye gittik ve çiçeklerin ve ağaçların nasıl büyüdüğünü öğrendim.
70 win vin kazanmak
Örnek cümle: Why did you let me win she asked.
Anlamı: Neden kazanmama izin verdin diye sordu.
71 offer ofır teklif etmek
Örnek cümle: After lunch, Brad’s offer to help Julie with the dishes was met by a thanks from Julie.
Anlamı: Öğle yemeğinden sonra, Brad’in Julie’ye yemeklerde yardım etme teklifi, Julie’nin bir teşekkürü ile karşılandı.
72 remember rimembır hatırlamak
Örnek cümle: It makes me most happy to remember the hours we spent helping each other in study and sharing our thoughts together.
Anlamı: Çalışırken ve düşüncelerimizi paylaşırken birbirimize yardım etmek için harcadığımız saatleri hatırlamak beni çok mutlu ediyor.
73 love lav aşık olmak
Örnek cümle: I love the way that you talk to me.
Anlamı: Benimle konuşma şekline hayranım.
74 consider konsidır göz önünde bulundurmak
Örnek cümle: He did not consider or ask himself whether the news was good or bad.
Anlamı: Haberin iyi mi kötü mü olduğunu kendi kendine düşünmedi ya da sormadı.
75 appear epiyır ortaya çıkmak
Örnek cümle: You always appear when something funny is about to happen.
Anlamı: Her zaman komik bir şey olacağı zaman ortaya çıkarsın.
76 buy bay satın almak
Örnek cümle: Most people buy Netflix, but a few buy Amazon Prime.
Anlamı: Çoğu kişi Netflix’i satın alır, ancak birkaçı Amazon Prime’ı satın alır.
77 wait veyt beklemek
Örnek cümle: The children were hungry and could hardly wait for the dinner to come.
Anlamı: Çocuklar acıkmıştı ve yemeğin gelmesini zorlukla bekleyebiliyorlardı.
78 die day ölmek
Örnek cümle: Every second, thousands of people die in the world and thousands are born.
Anlamı: Dünyada her saniye binlerce insan ölüyor ve binlerce kişi doğuyor.
79 send send göndermek
Örnek cümle: I am going to send you an anniversary flower with this letter.
Anlamı: Bu mektupla sana bir yıl dönümü çiçeği göndereceğim.
80 expect ekspekt ummak
Örnek cümle: Sometimes I’d come in for lunch and sometimes I’d expect you to come to a restaurant with me.
Anlamı: Bazen öğle yemeğine gelirdim ve bazen benimle bir restorana gelmeni beklerdim.
81 build biıld inşa etmek
Örnek cümle: From the airport window, she saw a high tower build in the northwest.
Anlamı: Havaalanı penceresinden kuzeybatıda yüksek bir kule inşa edildiğini gördü.
82 fall fol düşmek
Örnek cümle: Scientists discovered this new colour last fall, quite by accident.
Anlamı: Bilim adamları bu yeni rengi geçen sonbaharda tamamen tesadüfen keşfettiler.
83 cut kat kesmek
Örnek cümle: She cut her explanation off short as her husband pulled into the drive.
Anlamı: Kocası arabaya binerken açıklamasını kısa kesti.
84 reach riiç ulaşmak
Örnek cümle: The sooner they got started, the sooner they would reach their boss.
Anlamı: Ne kadar erken başlarlarsa, patronlarına o kadar çabuk ulaşacaklardı.
85 kill kil öldürmek
Örnek cümle: That was the only way to kill these insects with a poison.
Anlamı: Bu böcekleri zehirle öldürmenin tek yolu buydu.
86 remain rimeyn kalmak
Örnek cümle: I’ll treat you well, as long as you remain loyal.
Anlamı: Sadık kaldığın sürece sana iyi davranacağım.
87 suggest saccest önermek
Örnek cümle: There wasn’t any evidence to suggest other than a suicide.
Anlamı: İntihar dışında öne sürülebilecek herhangi bir kanıt yoktu.
88 raise reyz yükselmek
Örnek cümle: It looks like she wants to raise a family too.
Anlamı: Görünüşe göre o da bir aile kurmak istiyor.
89 pass pes geçmek
Örnek cümle: Did your previous babysitter pass away?
Anlamı: Önceki bakıcınız öldü mü?
90 sell sel satmak
Örnek cümle: I had a beautiful classical old car once upon a time, but I had to sell it.
Anlamı: Bir zamanlar çok güzel bir klasik arabam vardı ama onu satmak zorunda kaldım.
91 require rikuayır gerektirmek
Örnek cümle: Her hair was short and dark and seemed to require little care.
Anlamı: Saçları kısa ve koyu renkliydi ve çok az bakım gerektiriyor gibiydi.
93 decide disayd karar vermek
Örnek cümle: If you decide to take the job, have your papers ready please.
Anlamı: İşi almaya karar verirseniz, lütfen kağıtlarınızı hazırlayın.
94 pull pul çekmek
Örnek cümle: The woman began to pull off the jacket, and said that she must give it to a poor little girl.
Anlamı: Kadın ceketi çıkarmaya başladı ve onu zavallı küçük bir kıza vermesi gerektiğini söyledi.
95 understand andırstend anlamak
Örnek cümle: To understand this problem, you need to make a deep research from different resources.
Anlamı: Bu sorunu anlamak için farklı kaynaklardan derin bir araştırma yapmanız gerekir.
96 push puş itmek
Anlamı: I never meant to push myself on you in the first place.
Örnek cümle: Asla ilk başta kendimi sana zorlamak istemedim.
97 die day ölmek
Örnek cümle: The first movie that I watched in theatre was “Die Hard” from Bruce Willis.
Anlamı: Tiyatroda ilk izlediğim film Bruce Willis’in imzasını taşıyan “Zor Ölüm” idi.
98 advice edvays tavsiye etmek
Örnek cümle: I decided to follow your advice and see a doctor for my condition.
Anlamı: Tavsiyene uymaya ve durumum için bir doktora görünmeye karar verdim.
99 fly fılay uçmak
Örnek cümle: The band played my favourite song which is “Fly Me to The Moon”.
Anlamı: Grup en sevdiğim şarkı olan “Fly Me to The Moon” u çaldı.
100 act ekt rol yapmak
Örnek cümle: Act like nothing is wrong; this will help you to stand out amongst others.
Anlamı: Hiçbir şey yanlış değilmiş gibi davran; bu diğerleri arasından sıyrılmana yardımcı olacaktır.
İngilizce Fiiller ile İlgili Diğer Konular Nelerdir?
Fiiller, İngilizcede konuşmanın ana bölümlerinden birini oluşturur. Dildeki diğer kelime türleri gibi, İngilizce fiiller de yoğun bir şekilde çekilmemiştir. Zaman, görünüm, ismin hali ve ses kombinasyonlarının çoğu, yardımcı fiillerle yapılan yapılar kullanılarak çevresel olarak ifade edilir.
İngilizce Fiillere Getirilen Ekler
İngilizce fiillere gelen ekler dendiğinde akla gelen belli başlı ekler; çoğul ekleri, ikinci hal ekleri (-ed takısı benzeri), present simple tense ile ilgili olan “s” eki şeklindedir.
İngilizce Fiillerin Halleri ise belli durumlarda tamamen değişir ki bu durumda fiiller ikinci hale ya da üçüncü hale dönüşürler.
Genel olarak, bir İngilizce fiilin çekimli tek biçimleri, -s ile biten üçüncü şahıs tekil şimdiki zaman biçimi, geçmiş zaman (preterite olarak da adlandırılır), geçmiş zaman (past simple ya da past participle) ve şimdiki zaman anlamı ya da isimleştirme işlevi gören -ing takısı şeklindedir. Yaklaşık 200 düzensiz fiil olmasına rağmen, çoğu fiil basit ve düzenli bir şekilde çekim yapar; neredeyse tüm fiillerdeki düzensizlik past simple ve past participle formlarıyla ilgilidir. Örneğin “to be” fiili daha fazla sayıda farklı çekimli forma sahiptir ve oldukça düzensizdir.
Çekilmiş formlar
Normal bir İngilizce fiilin, fiilin tüm biçimlerinin türetilebileceği tek bir ana bölümü vardır. Bu temel form veya sözlük formudur. Örneğin, temel biçimden, fiilin tüm çekimli biçimleri (exist, exists, existed, existing) tahmin edilebilir şekilde türetilebilir. Temel form aynı zamanda yalın mastar olarak da adlandırılır; ki bu da, to olmadan kullanılan mastardır.
Simple past ve past participle öngörülemez olduğu için, düzensiz fiillerin çoğu üç ana bölümden oluşur. Örneğin, write fiili, write (temel biçim), wrote (past) ve written (past participle) olarak üç ana bölüme sahiptir; kalan çekimli formlar ise (writes, writing gibi) temel formdan düzenli olarak türetilir. Bazı düzensiz fiillerin send–sent–sent örneğinde olduğu gibi, aynı past simple ve past participle hallerine sahip olduğuna dikkat edilmelidir.
Mastar, simple past ve past participle bazen bir fiilin sırasıyla Birinci (V1), İkinci (V2) ve Üçüncü (V3) hali olarak anılır. Bu adlandırma kuralı, Amerikan ve İngiliz kullanımında neredeyse tamamen ortadan kalkmış olsa da, yine de diğer ülkelerde kullanılan ders kitaplarında ve öğretim materyallerinde bulunabilir.
Pek çok konuşmacının yalnızca iki formu kullandığı görülmektedir, bu standart dışı kabul edilmesine rağmen, bazı dil kullanıcıları V2 ve V3 arasındaki farkı ortadan kaldırır. Çoğu fiil için formlar V1 ve V2’dir (have they went yet?, kullanılabilirken asla ‘gone’ kullanmazlar, ya da; a corporate-run yerine corporate-ran company kullanırlar), ama birkaç fiil için bunlar V1 ve V3’tür (I seen it, he done it, ‘saw’ ya da ‘did’ ile kullanılmaz).
Ek olarak, do ve say fiilleri düzensiz üçüncü şahıs tekil şimdiki zaman biçimlerine (irregular third person singular present tense forms) sahiptir. Be fiili ise çoğu zaman düzensizdir ve “be, am, is, are, was, were, been ve being” biçimleriyle de bu net bir şekilde görülür.. Öte yandan, yardımcı fiiller (can ve must gibi), yalnızca sınırlı sayıda biçimde kullanılan kusurlu fiillerdir.
Temel form
Bir İngilizce fiilin temel formu veya düz formu, herhangi bir çekim almaz ve en yalın halidir. Örneğin “en (sharpen), -ate (formulate), -fy (electrify), ve -ise/ize (realise/realize)” gibi fiilleri oluşturmak için sıklıkla kullanılan belirli yapım ekleri vardır. Pek çok fiil aynı zamanda önek içerir, örneğin un- (unmask), out- (outlast), over- (overtake) ve under- (undervalue). Bazı fiiller ise snare, nose, dry, ve calm fiillerde olduğu gibi, isimlerden ve sıfatlardan dönüştürme yoluyla oluşturulur.
Temel form aşağıdaki şekillerde kullanılır:
Sonuna herhangi bir çekim eki almaz ve direkt mastar şeklindedir (örneğin write),
Üçüncü tekil şahıs dışında, Simple Present Tense olarak işlev görür: I/you/we/they write regularly (to be fiili hariç).
Emir kipi olarak kullanılır: Write these words.
İstek kipi olarak kullanılır: I suggested that he write a novel.
Geniş Zamanda Üçüncü Tekil Şahıs
Neredeyse tüm fiiller, – [e] s sonekiyle birlikte üçüncü şahıs tekil mevcut gösterge biçimine sahiptir. Yazım açısından, çoğu durumda fiilin temel biçimine -s eklenerek oluşturulurlar. Bununla birlikte, temel biçim bazı seslerden biri ile (/ s /, / z /, /, /, / ʒ /, / tʃ /, / dʒ /) bitiyorsa ve yazımı sessiz bir e ile bitmiyorsa, o zaman – es eklenir: buzz → buzzes; catch → catches. Bir ünsüz artı o ile biten fiiller ayrıca tipik olarak -es alır: veto → vetoes gibi.
Bir ünsüz artı y ile biten fiiller de, y’yi bir i’ye dönüştürür: cry → cries; y değiştikten sonra -es gelir.
Telaffuz açısından son çeşit, / ɪz / sonra ıslıklı sesler (lurches kelimesinde olduğu gibi), ıslıklı sesler dışındaki sessiz kapalı ünsüzler olarak / s / sonra ve / z / başka (eklerdeki gibi) olarak telaffuz edilir. Bunlar, normal ismin çoğul eki – [e] s ve iyelik-lerin telaffuzunda geçerli olan kuralların aynısıdır. Yukarıda verilen yazım kuralları da çoğul isimler için olanlara çok benzer.
Have’nin üçüncü şahıs tekil varlığı düzensizdir: has / hæz yardımcı fiil olarak kullanıldığında, ayrıca s eki de alabilir). Do ve say fiillerin de düzensiz biçimleri vardır, does / dʌz / ve / sɛz / says, ancak bunlar yazıdaki düzenli biçimler gibi görünür.
Bu bölümde anlatılan biçim, üçüncü tekil şahıs konular için basit şimdiki zaman (gösterge niteliğinde) olarak kullanılır: She always writes novel all the time (Bu zamanın şimdiki zamana atıfta bulunmasının yanı sıra başka kullanımları da vardır; örneğin, I’ll be glad if he writes, cümlesi, gelecek zamana atıfta bulunur.)
Past tense
Geçmiş zaman veya preterite, düzenli veya düzensiz olarak oluşturulabilir.
Normal fiillerle, geçmiş zaman, temel forma -ed eklenerek (yazım açısından) oluşturulur (play- played). Bir sesli harfle başlayan son eklerin eklenmesi için normal kurallar geçerlidir: Temel biçim e ile bitiyorsa, o zaman sadece d eklenir (like-liked); temel biçim bir ünsüzle biterse ve ardından y ile biterse, son eklenmeden önce y, i olarak değiştirilir (try → tried; bir istisna, sky fiili hem skyed hem de skied şeklinde ek alabilir.
Son ünsüzleri ikiye katlamak için çeşitli kurallar geçerlidir. Temel biçim tek bir sesli harfle biterse ve ardından tek bir ünsüz gelirse (h, sessiz t, w, x veya y hariç), son hece tamamen vurgulanmadıkça, ünsüz -ed eklenmeden önce o harf iki kez yazılır (ship → shipped, fakat fathom → fathomed). Genel olarak bu, sesli harfin son ünsüzden önce kısa tutulması için bir taktik olarak kabul edilir (yani eğer kelime shiped olsaydı, son ünsüz uzun olmadan önce uzun bir i ile okunurdu ve bu da hatalı olurdu). C ile biten çoğu temel form için, kullanılan ikili form ck’dir, vurgudan bağımsız olarak kullanılır (panic → panicked; istisnalar ise: zinc → zincked veya zinced, arc → usually arced, spec → specced veya spec’ed, sync → bazen de synched).
İngiliz İngilizcesinde, l’nin iki kez eklenmesi, vurguya bakılmaksızın (travel → travelled; ama paralleled bir istisnadır) ve ayrı ayrı telaffuz edilen iki sesli harf l’den önce geldiğinde (dial → dialled, fuel → fuelled) gerçekleşir. Son hecede bazı kısmi vurgular varsa, özellikle bileşik kelimeler için, ünsüz genellikle iki kez yazılır: backflip → backflipped, hobnob → hobnobbed, kidnap → kidnapped vb. Bazı durumlarda her iki alternatif de kabul edilebilir, örn. dialog → dialogued veya dialogged†, hiccup → hiccupped veya hiccuped, program → programed† veya programmed.
Bununla birlikte, catalog → cataloged†, pyramid → pyramided, format → formatted (but combat → combat(t)ed şeklindedir. Bu kurallarla tamamen tutarlı olmayan diğer varyasyonlar arasında bus → bused† veya bussed, bias → biased veya biassed† ve focus → focused veya focussed bulunmaktadır. († ile işaretli formlar İngiliz İngilizcesinde kullanılmaz ve iki kez yazılan ünsüz, Anglo-Sakson kökenli olmayan birçok kelime için kullanılmaz.)
Past Simple için kelimenin sonuna gelen ek, yukarıda açıklanan üçüncü şahıs şimdiki zaman için olanlara benzer kuralları izler: temel biçim / t / veya / d / ile biterse, yeni bir hece / ɪd / veya / əd / eklenir (drifted, exceeded örneklerindeki gibi); temel biçim, / t / dışında sessiz bir ünsüz sesle bitiyorsa, bitiş / t / olarak telaffuz edilir (capped, passed örneklerindeki gibi); aksi takdirde son / d / olarak telaffuz edilir (buzzed, tangoed fiillerinde olduğu gibi). Sonuç olarak, 17. ve 18. yüzyıllarda, son iki telaffuz rutin olarak kullanılmıştır, ancak -ed daha sonra geri kullanılmaya başlanmıştır.
Düzensiz fiillerin geçmiş zamanı için İngilizce düzensiz fiillere bakın. Bunlardan bazıları sing (past sang) örneğindeki gibi güçlü fiiller olarak sınıflandırılabilirken, diğerleri düzensiz bir şekilde telaffuz edilen veya düzensiz bir şekilde yazılan geçmiş biçimlere sahip fiillerdir, örneğin say (geçmiş zaman said / sɛd /).
Be fiilinin iki geçmiş zaman biçimi vardır: was (birinci ve üçüncü tekil şahıs) ve were (çoğul ve ikinci şahıs).
Geçmiş zaman formu, simple past şeklinde adlandırılır, We lit the fire ya da He liked to dance gibi cümlelerde kullanılır. Bu zaman kipinin kullanımlarından biri geçmiş bir duruma değil, bağımlı bir cümlede varsayımsal (şimdiki veya gelecekteki) bir duruma atıfta bulunmaktır: If I knew that, I wouldn’t have to ask, örneğinde olduğu gibi. Bu bazen ” past subjunctive” olarak adlandırılır, özellikle de bu tür cümlelerin yerini alabilir.
Past Participle
Düzenli fiillerin past participle formu, önceki bölümde açıklanan past simple biçimiyle aynıdır.
Bunlardan bazıları farklı past simple ve past participle biçimlerine sahiptir (sing–sang–sung örneğinde olduğu gibi); diğerleri her ikisi için de aynı forma sahiptir (make–made–made örneklerinde olduğu gibi). Bazı durumlarda past simple form düzenlidir ancak past participle show–showed–shown örneğinde olduğu gibi düzenli değildir.
Past participle kullanımları için tüm fiillerin her halini verdiğimiz listemiz yazımızın devamında yer alıyor.
Present participle
Gerund için de kullanılan present participle yapısı, temel yapıya yani fiilin birinci haline -ing soneki eklenerek oluşturulur: go → going. Sonda yer alan sessiz e düşürülür (believe → believing); sonda yer alan y de değişikliğe uğrar ve (lie → lying) şeklini alır. Ünsüzü iki kez yazma kuralı past simple için olduğu gibi uygulanır: run → running, panic → panicking
Bazı istisnalar arasında, telaffuzu netleştirmek için (örneğin, bir kelimenin yumuşak bir kelimeye sahip olduğunu göstermek için) aksi halde aynı kelimelerle karıştırılmaması için (örneğin şarkı söyleme) veya estetik nedenlerle singeing, dyeing, ageing, rueing, cacheing and whingeing gibi yapılarda e kullanılmaz.
To be, yardımcı fiiller ve eksik eylemler
Eş zamanlı be fiili, şimdiki zamanda birden fazla düzensiz biçime sahiptir: birinci tekil şahıs için am (özne zamiri ile birlikte genellikle I’m şeklinde kısaltılmıştır), üçüncü tekil şahıs (genellikle ‘s şeklinde kısaltılır) ve çoğul ve ikinci çoğul şahıs (genellikle you, we, they zamirlerinden sonra kullanılır). Aynı zamanda iki past tense biçimi vardır: birinci ve üçüncü kişi tekil şahıs ve ikinci çoğul şahıs (ayrıca tüm kişilerle past subjunctive olarak kullanılır). Past participle “been”, ve present participle ve gerund ise “being” şeklindedir. Be fiilinin temel hali genellikle infinitive, imperative ve (present) subjunctive için kullanılır.
İngilizcede, genellikle çekim yapmayan (çoğu geniş zaman fiilleri ile yapılandırılan) bir dizi yardımcı fiil vardır ve bu nedenle, tüm kişi ve sayıların özneleri ile fiilin eksiz kullanıldığı tek bir biçime sahiptir. Bu fiiller can ve could, may ve might, should ve should, will ve would, must ve must (to), need ve dare (mastar ile kullanıldığında) ve bazen de used (to) ve had better şeklindedir. (Kipler, her zaman bu şekilde kullanılmasalar da tarihsel olarak sırasıyla can, may, will ve will’in geçmiş zaman biçimleri can, may, shall ve will şeklindedir.) Bu fiiller, mastar, emir kipi veya belirli biçimlere sahip değildir. Bazı durumlarda, can ve could durumunda be able to gibi, bu tür formları üretmek için kullanılabilecek eşanlamlı bir ifade vardır. Can’ın olumsuzlanması tek bir sözcük olarak yazılır ve can’t şeklindedir. Will ve would için ‘ll and ‘d gibi kısaltılmış yapılar vardır (bazı durumlarda muhtemelen will ve should dan da kısaltılır).
Yardımcı fiil olarak kullanılan ve içerisinde “have” fiilini de barındıran kısaltılmış yapılar (has, have ve had kelimeleri ‘s, ‘ve ya da ‘d şeklinde kısaltılır). Tersine çevrilmiş ve olumsuz hale gelmiş yapılarda da (does, did örneği gibi) kısaltma kullanılabilir.
Düzensiz İngilizce Fiilleri
Düzensiz İngilizce Fiilleri dendiğinde akla ilk gelen zaman kipleri Past Simple ve Perfect Tense’ler olacaktır. Past Simple için düzensiz fiiller, ikinci haline dönüşürken tamamen değişen fiillerdir. Perfect Tense’ler için ise düzensiz fiiller yine “irregular verbs” dediğimiz ve üçüncü hale geçerken “ed” kuralına uymayıp tamamen değişen fiillerdir.
Aşağıda fiilleri, fiillerin ikinci hallerini ve Past Participle yani üçüncü hallerini paylaşıyoruz.
Fiil Past Simple Past Participle
1 to be were been
2 to have had had
3 to do did done
4 to say said said
5 to go went gone
6 to get got got / gotten
7 to make made made
8 to know knew known
9 to think thought thought
10 to take took taken
11 to see saw seen
12 to come came come
13 to want wanted wanted
14 to look looked looked
15 to use used used
16 to find found found
17 to give gave given
18 to tell told told
19 to work worked worked
20 to call called called
21 to try tried tried
22 to ask asked asked
23 to need needed needed
24 to feel felt felt
25 to become became become
26 to leave left left
27 to put put put
28 to mean meant meant
29 to keep kept kept
30 to let let let
31 to begin began begun
32 to seem seemed seemed
33 to help helped helped
34 to talk talked talked
35 to turn turned turned
36 to start started started
37 to show showed shown
38 to hear heard heard
39 to play played played
40 to run ran run
41 to move moved moved
42 to like liked liked
43 to live lived lived
44 to believe believed believed
45 to hold held held
46 to bring brought brought
47 to happen happened happened
48 to write wrote written
49 to provide provided provided
50 to sit sat sat
51 to stand stood stood
52 to lose lost lost
53 to pay paid paid
54 to meet met met
55 to include included included
56 to continue continued continued
57 to set set set
58 to learn learnt / learned learnt / learned
59 to change changed changed
60 to lead led led
61 to understand understood understood
62 to watch watched watched
63 to follow followed followed
64 to stop stopped stopped
65 to create created created
66 to speak spoke spoken
67 to read read read
68 to allow allowed allowed
69 to add added added
70 to spend spent spent
71 to grow grew grown
72 to open opened opened
73 to walk walked walked
74 to win won won
75 to offer offered offered
76 to remember remembered remembered
77 to love loved loved
78 to consider considered considered
79 to appear appeared appeared
80 to buy bought bought
81 to wait waited waited
82 to serve served served
83 to die died died
84 to send sent sent
85 to expect expected expected
86 to build built built
87 to stay stayed stayed
88 to fall fell fallen
89 to cut cut cut
90 to reach reached reached
91 to kill killed killed
92 to remain remained remained
93 to suggest suggested suggested
94 to raise raised raised
95 to pass passed passed
96 to sell sold sold
97 to require required required
98 to report reported reported
99 to decide decided decided
100 to pull pulled pulled